E: Merhaba, öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
A: Merhabalar ben Alkan Küçükler. 27 Şubat 1996 doğumluyum. Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2019 yılında mezun oldum. Liseyi Enka’da okudum. Bir sene İnokra Hukuk bürosunda yasal stajımı icra ettikten sonra kısa zaman önce ( 6 Ocak 2021) kendi büromu açtım. Küçükler Hukuk bürosu adı altında mesleğimi icra etmekteyim.
E: Avukatlık mesleğini icra ederken seni en çok zorlayan noktalar neler oldu?
A: Bu kısa sürede gözlemlediğim kadarıyla özellikle bir yaş konusunda dezavantajı oldu çünkü insanlar genç olunca bu alanda tecrübesizlikten dolayı uzman olarak görmüyorlar. Fakat bence şu var ki, hukuk fakültesinden mezun olan herkes belli bir temel alt yapı ile mezun oluyor hatta ve hatta yeni kanunlara daha çok hakimiyet söz konusu olabiliyor. Bu da daha avantaj getiriyor. Sadece kendini geliştirmek adına bence bir pratik süresi var ve bu süreyi aşan kişi verimli şekilde çalışabiliyor. Ben kendi adıma yoğun bir staj dönemi geçirdim. O pratik evreyi atlattığımı düşünüyorum. Hem çok fazla duruşma izledim hem de çok fazla dilekçe yazdım. Bu anlamda kendimi avantajlı hissetsem de yaşımın meslek hayatımda bir dezavantajı oluyor.
E: Peki gözlemlediğin kadarıyla en çok hangi davalarda bu yaş engeli söz konusu oluyor? Mesela ceza alanını örnek verebilir miyiz?
A: Genel anlamda böyle bir algı olduğunu düşünüyorum. Özellikle maddi getirisi büyük olan davalarda bu durum söz konusu oluyor gibi.
E: Hukuk fakültesinde okumak isteyen öğrencilere mutlaka yapmaları gerek dediğin şeyler nelerdir?
A: Kesinlikle pes etmesinler. Aslında gördükleri şeylerin en önemlisi onlara bir temel oluşturması ve o temelin üzerine koyacak olan da kendileri. Okul bittikten sonra çalışarak pratik hayatın çok daha farklı bir hayat olduğunu görecekler. Bununla beraber teorik fikirlerini de kullanarak pratikte de kendilerini geliştirdikleri takdirde güzel bir harmanlama ortaya çıkacak.
E: Avukatlığın Türkiye’de yapılması bakımından oldukça eleştiri var. Senin bu konudaki yaklaşımın neler?
A: Türkiyede avukatlık denilince herkes sayının çok olduğundan bahsediyor. Bana göre öncelikle avukat olacak kişilerin niteliklerine bakılması gerekiyor ki sınavın şart olduğunu düşünüyorum. Sanırım yakın zamanda da geliyor zaten. Bunun haricinde şu anki sayı Avrupa ülkelerine kıyasla oldukça fazla. Dünyanın en kalabalık barosu İstanbul Barosu. Fakat Türkiye geneli nüfusa bakıldığında insan başına düşen avukat sayısı hala düşük diyebiliriz. Bir New York barosunun kalabalıklığı ile kıyaslanamaz. Ekonomiden dolayı bu dönemde iş fırsatları az olabiliyor, fakat bu dönemsel bir durum bence. Bu sebeple ne kadar çok para dönerse bir avukatta o kadar para kazanabilir.
E: Popüler olan konulardan biri de Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk fakültesi kurulması. Bu konu hakkında düşüncelerin nelerdir?
A: Boğaziçi’nin geleneği çok farklı ve uzun yıllardır öğrenci yetiştiriyorlar. Bu geleneğe bir müdahale ile değiştirilmesini doğru bulmuyorum çünkü Boğaziçi’nden çıkacak bir Avukatın o geleneği alması için öncelikle o bölümün olgunlaşması gerek. Mesela bir İstanbul Hukuk mezunu vardır ve o bu geleneğin bir parçasıdır ama bir Boğaziçi Hukuk dediğin zaman Boğaziçi Üniversitesi’nin o geleneğini alamayabilir. Kendi yetiştirdiği yıllarca devam eden akademisyenler olması önemlidir.
E: Fakat nitelikli hukukçular yetiştirme açısından bir katkısı olmaz mı? Sonuçta Boğaziçi bir marka değer ve oradan Hukuk mezunu olmak ayrıcalık olmaz mı?
A: Hukuk fakültesini kaliteli yapan hocalardır diye düşünüyorum. Yeni bir fakülte açmaktansa önemli olan hoca yetiştirmek.
E: Bir kaç yıl sonra kendini hangi konumda görmek istersin?
A: Şöyle söyleyeyim, Avukatlığın değişik bir hazzı var. Yani bu hazzı en dolu bir şekilde yaşamak için çok fazla dava almak gerekiyor. Çok fazla davadan kastım yani farklı türden davalar olmalı böylelikle farklı alanlara hakimiyet söz konusu olabiliyor. Ben kendimi bundan 5 sene sonra çok farklı alanlara hakim olmuş ve değişik bilgiler edinerek farklı insanlarla tanışmış ve farklı projelere el atmış biri olarak görüyorum.
E: Siyasette görüyor musun yani kendini? ( kendimi tutamayıp gülüyorum çünkü üniversitenin ilk senesinden beri Alkan ile aramızda yaptığımız esprilerden biridir)
A: Ya siyaset asıl temel amaç değildir. Siyaset denilen şey sonuçta insanların kendi ideolojilerinin başkaları tarafından kabul edilmesini sağlamaktır. Ne yazık ki ülkemizde bu daha farklı olarak algılanıyor. Ben siyasete girersem ancak Türkiyenin daha hoş görülü bir amaç doğrultusunda ilerlemesi amacı ile girmek isterim.
E: Son sorumuz… Hukuk okuyacaklara ya da hali hazırda okuyanlara önerebileceğin kitap/film var mı?
A: 12 Angry Men çok güzel bir filmdi. Bir de The Green Mile’ın da en önemli noktası masum bir insanın hukuk düzeni içerisinde belli kalıplar yüzünden suçlu hale gelmesini anlatıyordu. Fakat uyarayım yanında kesin peçete bulundur, sen kesin ağlarsın, seni biliyorum o yüzden uyarıyorum (:D) Bir de Justin Timberlake’in oynadığı In Time var. O da eleştirel ve imgeler içeren bir filmdi. Aslında paranın bir zaman olduğu ve bu zaman üzerinden insanların bir takım suçlar işleyebileceğini gösteriyordu.
Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz Alkay bey…
Commentaires