Sosyal medyada bir ünlünün tweeti ile başlayan ve git gide kızgınlaşan cinsiyet çatışmasını hayretle izliyorum desem de tam olmayacak çünkü aslında beklendik ve öngörülebilir olduğunu söyleyebilirim. Sanırım en çok hayret edilecek nokta her iki tarafın da başta kendilerine daha sonra da bir diğerlerine karşı olan acımasızlığı yani hoş görü eksikliği ve de savaşma isteği. Peki ya gerçekten de yaratılış açısından gerçekten iki zıt kutup olanların bu denli savaşması normal mi sizce? Cevap hayır olmalı ama buna evet diyecek milyonlar mevcut ne yazık ki biliyorum…
Biliyorum ve siz değerli kadınlar siz saygıdeğer erkekler sizleri savaşacağınız daha önemli şeylere davet etmek istiyorum. Mesela bir insan ne için savaşabilir şu kısacık hayatta? Hayattaki sağlığı, başarısı, mutluluğu, huzuru ve sevdikleri için. Fakat zaten hem ruhsal hem bedensel sağlığa sahip olan biri bu savaşı çatışmaya ve üstünlüğe dönüştürme gereği duymaz. Eril bir enerjiye sahip her alfa erkeği sevdiği kadın için savaşmak isterken dişil enerjiyle sarmalanmış her dişil de sevdiği erkek için savaşmak ister. Bu savaş sağlıklı bireylerde tamamen dengelenerek evrilmek üzerine olur. Siz hiç birbirine en ufak saygı duymayan her daim hakaret eden ama değer verdiğini söyleyen birbirine aşık iki çifte şahit oldunuz mu? Olmadınız eminim ki ve olamazsınız da çünkü bu tarz bir çift ancak sosyal medyadaki atışmalar misali birbiri ile çatışarak savaşıyor ve birbirini bir kaşık suda boğmaya hazırlanıyordur.
Evet yine biliyorum ki biz kadınlar bir çok haksızlığa uğruyor ve hatta daha ziyade uğradığımızı düşünüp mağdur edebiyatı yapmayı çok seviyoruz. Aslında kanunlar bile kadının lehine iken kanunları eleştiriyor, adamları eleştiriyor ama asla dönüp kendimize bakmıyoruz. Bunun yerine karşımızdaki adamın veya adamların değişmesini bekliyor onlar asla değişmeyince – Kİ HİÇBİR İNSAN DEĞİŞMEZ -hüsrana uğruyor, değerimizi bir başkasının gözünden ölçüyor ve terk edilirsek de tüm enerjimizi ve ruhumuzu onlarda bırakıp gidiyoruz. Ama tüm bunların suçlusu yine ve yine o adam oluyor. Bir adam eril enerjiye sahip olamadığı sürece yaptığı ve yapacağı çok fazla hata oluyor KABUL, fakat bir yaşa gelen kadın da tecrübe ede ede artık o adamları ayırır hale geliyor ya da gelmeli ki yaratıcı gücü ile barışıp yaratmaya özgürce devam etsin çünkü gerçekten yaratabilen bir kadın bu tarz meselelere takılıp kalmıyor. Bu noktada anlaşalım ki daha fazla sizi üzüp yaralayan her adamla kıyasıya bir mücadeleye girmektense gitmeyi tercih eden her insanı özgür bırakıp sevgi ile huzurla hayatınızdan uğurlamayı seçebilin ve tamamen dişil enerjinizin gücüne sığınabilin!
Şu an bu kız ne saçmalıyor ki? Biz tecavüze uğruyor biz taciz ediliyor biz hakarete uğruyor ve biz her türlü kısıtlamaya tabi oluyoruz diyen onlarca kadını duyuyor gibiyim. Eveet yine çok haklısınız çünkü yaşadığımız salt Türk toplumu olarak değil dünyaca karşılaştığımız muamele kadınlar üzerinden objeleştirme ve de kısıtlandırma. Özellikle de Türkiye gibi cinsellik çiş, kaka olarak büyütülen onlarca genç ileride bunu konuşmaya dair utanıp bastırılmış duygularıyla geleceğin kararsızları, çekimserleri hatta ve hatta psikopatları ve tacizcileri olmaya aday oluyor. Ve altını çizerek söylemek isterim ki bu tarz eril enerjiden uzak bir adamın yaptığı bir hareketten veya söylediği bir sözden siz sevgili kadınlar sorumlu veya suçlu değilsiniz. Elbet her koyun kendi bacağından asılır misali o adam fail siz mağdur olacaksınız elbet biz sizi gerek lafta gerek kanun boyutunda savunmaya devam edeceğiz, siz yeter ki dişil enerjiden bir haber yetiştirilen bir adamın lafları ve icraatları ile kendi değerinizi ölçüp bunu sonu gelmeyecek bir savaş haline çevirmeyin.
Fakat bir kadın olarak artık şunların farkında olmanız gerekiyor;
· Bir adam bir kadın tarafından karnında taşınılıp dünyaya getiriliyor, babadan ziyade o kadın tarafından yetiştiriliyor ve o kadın tarafından değeri ve sevgisi biçilip gelecekte ilerinin düzgün veya psikopat adamı haline geliyor. Mesela siz hiç başta anne sonra baba sevgisine sahip bir adamın ileriki hayatında cinsel tacizci olduğuna şahit oldunuz mu? Ya da tecavüzcü ya da psikopat, o şu bu? Açıkçası ben olmadım, dış etkenler harici olmak da bir hayli güç çünkü sevgi ve saygı ile büyüyen ve büyütülen her çocuk bunu başta kendisine daha sonra da eşine dostuna göstermeye hazır hale geliyor. Yani burada sağlıklı düşünen ve dişil enerjiyi haiz bir annenin o erkeği doğurduktan yetiştirmesine kadar olan dönem kritik. O kritik eşikte çocuk ne aldıysa ileride de o olacak çünkü. Tıpkı bilinçaltı kodlarımız gibi düşünebiliriz bu aşamayı, ne kaydediliyorsa onu düşünüyor, ne düşünüyorsak onu yaşıyoruz.
· Aynı anne doğurduğu kız evladına karşı da aynı hassasiyetle yaklaşmalı ve ona dişil enerjisini sevdirebilmeli ki ileride karşısındaki adam eril mi meril mi ne anlasın, başta kadın kendini sevsin ve değer versin, kendi ayakları üstünde durup bir adamın eline bakmasın ki savaşmak yerine DENGE nedir bilsin. Tüm bunlar güzel ve hoş haklısın diye okuyorsunuz belki ama iş uygulamaya gelince bunları gerçekten uygulayan bir elin parmaklarını geçmiyor. Ben hala orada burada erkeğe prens muamelesi yapıp kız evlat olunca üzülen veya üzülmese bile küçüklüğünden itibaren beyaz atlı prens masalları misali evlilik amacı ile yetiştirilen ve erkeğe hizmet etmeyi marifet sanan kadınlar görüyor ve duyuyorum. Daha Barbie bebekleri ile oynarken kızlar makyaj yapmaya, açık kıyafetler giydirilip o şekilde ancak kendilerini beğendirilmeye ve onanmaya ve Barbie bebeklerini evlendirerek ancak o şekilde bir erkeğe kendilerini kabul ettireceklerini düşünerekten yetiştirilmeye devam ediyorken erkekler ise kaba kuvveti arkadaş, küfürü dost, duygularını bastırmayı ve dolayısıyla ağlamamayı ise en büyük sırdaş olarak saymaya başlıyorlar.
· Daha sonradan o erkek nasıl ilk tohumları içerisine ektiyse sosyal ortamda da o tohumları filizlendirme aşamasına geçiyor. Nasıl mı? Karşısına çıkan ve beğendiği ilk dişi ile. Eğer dişil enerjiye sahip bir kadın tarafından yetiştirildiyse o farkındalık ile karşısındakine nasıl yaklaşması gerektiğini biliyor ve karşısındaki kadın da aynı tarz anne tarafından yetiştirildiyse iyi hoş çünkü burada sağlıklı iletişime götürecek olan denge mevcut ama karşısındaki kadının annesi dişil enerjiden bir haber yetiştirdiyse bu da o düzgün yetiştirilen adamın dengesini tamamen olmasa da İLLA ki bozar ve yıpratır. Eğer adamın annesi baştan kayıpsa zaten sosyal ortamda da kadınlar tarafından geçirdiği ilk olumsuzluk karşısında iyicene sevgiden ve saygıdan kopuk hale gelip bugün kadınlar tarafından en çok sövülen ve ahları üzerinde kalan adam haline gelecektir.
· Bir kadın olarak yaratılış farklılıklarını eşitsizlik olarak değil doğanın kanunu olarak görüp normalleştirmemiz gerekiyor. Yani bir adamın basit düşünce mantığı ile bir kadının kompleks düşünceleri, bir adamın hayata bakış açısı ve istekleri ile bir kadının istekleri asla bir değil. Bir adamı kare olarak düşünebilirsiniz çünkü o köşelerden öteye çıkmaz, çıkamaz. Bu demek değildir ki erkekler yaratılış olarak geri zekalı. Hayır, sadece böyle yaratılmışlar ve nokta. Bir kadının düşünce yapısı ise gerçek bir Pİ sayısı çünkü ucu bucağı yok ve noktası da yok. Bu her kadının çok zeki veya başarılı olduğunu mu gösterir? Hayır yine yaratılış tamamen. Aynı zamanda kadın yaratıcı erkek yıkıcı güçtür. Burada yaratıcı iyi hoş yıkıcı kötü diye algılamayın. HAYATTA DENGEDE OLABİLMENİZ İÇİN HEM YARATMANIZ HEM DE ZAMANI GELİNCE YIKMANIZ GEREKİR! Adam avcıdır evet çünkü M.Ö ilk çağlardan itibaren doğası gereği böyle yetiştirilmiş, kadın da o avı gelir yakalar ve yaratır.
Siz şimdi tüm bunların dengesini bozup cinsiyetler arası üstünlük kurmaya çalışıyorsunuz çünkü yıllar boyu kadınların dişil enerjisi de, yaratıcı gücü de sağlıksız eril enerji yüzünden hep bastırılmaya çalışıldı ve küçümsendi. İlk çağlarda cadı denildi yakıldı, yılan ve akrep dolu çuvallara konulup kadınlar denize atıldı ve dahası. Şimdi kalkıp aynı gördüğünüz ÇİRKİN muameleyi feminizm, hak, hukuk, adalet veya mağdur edebiyatı başlığı altında bir adama yapmaya çalışıyorsunuz. Fakat farkında değilsiniz ki bu adil bir savaş değil. Çünkü dengesi ve sonu yok. Dengesi olmadığı için her daim bir taraf üstün gelirken diğer taraf ezilmeye mahkum olacak. Belki yarın adamlar objeleştirilecek belki yarın adamlar bugünkü kadın konumuna getirilecekler ama o zamanda bu dengesizlik içerisinde YİNE VE YENİDEN MUTLU OLAMAYACAKSINIZ.
Siz kadınlar ne zamanki kendinizi gerçekten sevip bu şekilde yaratım gücünüzü sevgi ile donatacaksınız ancak o zaman sağlıklı bireyler yetiştirip o denge ile mutluluğa kavuşacaksınız ve siz erkekler ne zamanki dişil enerjiye sahip çıkmayı bilecek ve onu kucaklayarak eril enerjinizle dengeleyeceksiniz ancak o zaman huzura kavuşabileceksiniz. Birbirinize karşı savaşacağınız tek şeyin SEVGİNİZ olması dileğimle…
コメント