Tarih denildiğinde akla binbir türlü şey gelebilir; geçmiştir, gelecektir, olgudur, kültürdür, mirastır, saygıdır ve dahasıdır… Bir insan geçmişini bilmeden geleceğe bakamaz derler, tarih de onun gibidir işte. Bir insan tarih bilmeden bir adım ötesine dair bakamaz. Baksa da göremez, görse de yorumlayamaz, yorumlasa da inandırıcılığı salt belirli alanlarla sınırlandırılmış cehalet çerçevesi arasında sıkışıp kalır. Dört kenarı kapalı bir çerçeve, tıpkı dört kenarı kapalı bir zihin gibidir.
Tıpkı bugünlerde geçmişle geleceği birleştiren sözde tarih programında lanse edildiği gibi cehalet çerçevesi içerisinde sıkışmış kalmışların unutturamayacakları olgularsa ki son çırpınışlarını dinlediğimiz gibidir tarih işte. ‘Derin tarih’ isimli programda derin olmayan cehalet çerçevesine hapsolmuş bir adama bakar 70 milyon. Kimisi körü koruna inanıp desteklerken kimisi de itiraz edip şikayetlerde bulunur. Aslında izleyiciler burada ikiye ayrılır; geçmişini bilenle bilmeyenler diye. Bilmeyenlere göre hava hoştur çünkü boş kafaya bol bilgiler sokmak kolaydır lakin geçmişini bilen geleceğini de geçmişine göre yaşayan biri için kandırılmak da bir hayli zordur. Eğer kendinden emin bir şekilde geçmişini yaşayıp tattıysan büyük ihtimalle gülüp geçersin yok emin değil ama duyduğun okuduklarınla en azından bilgi sahibiysen de sen de tepki gösterirsin. Ama dört kenarlı cehalet çerçevesinden bir farkın olarak en azından çerçeveleri aşarak tepkini göstermeyi bilirsin.
Çerçeveleri açmak demek, kıyasıya mücadele etmek demektir, bazen elinde delillerle gelmek bazen de bilginle çerçevesinde sıkışıp kalmış birini yenilgiye uğratmak demektir.
Bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, kurtarıcımıza ve başkomutanımıza laf atanlar da dar çerçevelerinin içerisinde sıkışıp kalmış kurtarılmayı bile bekleyemeyecek kadar cehalet içerisinde dört yana dönüp duran insanlardır. Bugün cehalet çerçevesinin içerisinde atıp tutanlar, yarın sayısız tarih kitabına geçmiş, Nutuk gibi kendi ağzından yazılan, her türlü olguyu barındıran biyografik eserler yüzlerine atılacak ve tarih kendini tekrar kanıtlayacak olsa da yarın geldiğinde tarih bu insanları silmesini de bilecektir çünkü tarih yalanları sevmez, çünkü tarih nankör, cahil, hadsiz ve de geçmişini bilmeden geleceğini yazmaya çalışan insanları içerisinde barındırmaz. Tıpkı ‘Derin cehaletleri’ de yarınlarda barındırmayacağı gibi.
Bugün cezai anlamda bir yaptırım olması gerekip yeteri kadar karşılanmasa da yarın tarih en büyük cezayı derin yaptırımlarla beraber verecektir. Dilerdik ki bugün hukukla olsun ve dileriz ki yarınlarda hukukla olur!
Comments