top of page

Ecelden Önce Gelen Ceza Sistemi



15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra tekrar gündeme gelen idam tartışmaları aslında idamın kaldırıldığından beri ‘gelse de assak’, ‘ olsa da gününü göstersek’ ifadelerinin ve kin ve nefretin sessiz bekleyişiydi. Çoğu demokratik ülkede kaldırılmış olmasının yanı sıra Avrupa Konseyi üyesi bir ülke olarak ve AİHS gibi bir çok uluslararası sözleşme tarafından idam cezasının kaldırılması onanmamış olsa eminim o uzun bekleyiş sessiz de olmayacaktı.


İnsanların içine dert olup git gide büyüyen bu sessizliği bozmak için en sıkı ve en sağlam dayanaktı belki de darbe girişimi. Ne de olsa karşı taraf hain karşı taraf acımasız ve karşı taraf cezasını çekmeliydi. Yani yüzyıllar öncesi ceza sisteminden kalan ‘kısasa kısas’ uygulanarak herkes derin bir oh çekebilirdi artık. Masalların sonu nasıl her daim güzel biter kötü karekterler cezalandırılır veya ölürse bu durumda da kötü karakterler cezalandırılmalıydı. Fakat göz ardı edilen bir nokta vardı ki o da yaşamın masal olamayacak kadar iyilerle kötüleri kesiştiren realitesi ve de masallarda kötü karakterlerin ecelleri ile ölebilmesiydi. Kısacası ecelden önce gelen ceza sistemi masal olamayacak kadar gerçekçi masal olamayacak kadar da ciddi fakat masal olabilecek kadar eğiticiydi.


Ecelden önce gelen bir ölümü savunabilen bir insan var mıdır diye sorgulamayacağım bile çünkü ne yazık ki çokça cehalet havada uçuşuyor biliyorum. Lakin sorgulanacak derecede en içler acısı olanı ecelden önce gelen bir ölümü destekleyebilen bir hukuk sistemidir. Dolayısıyla o hukuk sisteminin içerisindeki hukuk adına savaşmayı and içmiş, hukuk adına bağımsız mahkemeleri temsilen görevli insanlardır bu sorumluluğu boyunlarına sımsıkı dolayan. Öyle bir sorumluluktur ki bu allahın takdir ettiği bir şeyi idam ile düzelteceğine ve müeyyide yarattığını sanacak kadar sığ, caydırıcılık kazandıracağını düşündürecek kadar basittir bazıları için.


Ceza hukukunun asli amacı caydırıcılık olsa da bu caydırıcılık işlenilen kabul edilemez veya edilemeyecek bir fiil karşısında hak edilen cezanın sistematik bir şekilde ceza ilkelerine aykırı gelmeyecek şekilde uygulanmasıdır. Elbet hiçbir hukuk sistemi cezaların bol olduğu, adliyelerin dosyalarla yoğun olduğu ve hapishanelerin tıka basa dolu olduğu bir sistemi doğru görmez çünkü ne kadar ceza ne kadar dosya ne kadar çok hapishane varsa o kadar suç oranının yoğunluğuna dolayısıyla da o ülkenin gelişemiyor olmasına işarettir. Nitekim ülkemizde belirttiğim hususlar fazlasıyla varken üstüne getirilen idam tartışılması hiç kuşkusuz Türkiye’nin 3.dünya ülkesi olarak adını duyurulmasını isteyen insanların ekmeğine yağ süren, istemeyen insanların ise bu durumun farkında bile olmadan öç ve intikam duyguları ağır basarak destek oldukları bir kısırdöngüdür.


2017 yılında tartışılması gereken bir çok nokta varken ve bunların başında teknolojik gelişmeler, hukuki durum, ekonomi ve bilim baş gösterirken ecelden önce gelen bir durumu savunmak hukukla bağlantım var diyen her insanı sorgulatması gereken ve sorgulatırken de her hukukçunun üzerine bu durumu vazife bilerek yaratılan sevgiden uzak ve hukuksuz atmosferden insanları uzaklaştırarak ceza sisteminin iyileştirilmesini savunmak olmalıdır. Aksi takdirde uluslararası sözleşmelere aykırılığın, cehaletin, ilkelliğin, nefret ve kin duygularının en büyük sorumluları onlar olacağı gibi bağımsız ve tarafsız düşünülenemeyen her ortamda boyunlarına öncelikle kendileri kalın ipi geçirip ecelden önce gelen bir ceza sisteminin asli kurbanı olacaklardır.

3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2 Post
bottom of page